Duran zaman değil kendisiydi. Oturduğu yerde öylece kalakaldı. Her şey donuk geliyordu. Oturduğu bankın karşısında baloncuya baktı ve renk renk balonlar kadar coşkulu olduğu günlerini anımsadı. Tüm balonları alıp uçurursa o günlere gidebilir miydi?
Bir an gözlerini kapattı, zihninde o eski coşkulu günleri canlandırmaya çalıştı. Çocukluk ne kadar da uzak ve masum bir hayal gibi geliyordu artık. O balonlar sanki o günlerden kalan son izlerdi. Gözlerini açtığında bir çocuğun koşarak baloncuya yöneldiğini gördü. Küçük çocuk tüm renkli balonlara hayranlıkla bakıyor, her birini gözleriyle takip ediyordu. Bir an çocukla göz göze geldi; gözlerindeki ışıltı, hayatın hala ne kadar taze ve dolu olduğunu hatırlatıyordu.O da bir zamanlar böyle heyecanla doluydu. Belki de o balonları alıp gerçekten uçsa, geçmişten bir parçaya tutunabilirdi. Derin bir nefes aldı, ayağa kalktı ve baloncuya doğru adım attı. Balonların ipleri avuçlarına dolandığında içindeki o eski heyecanı hissetti bir anlığına. Tüm balonları havaya bırakmak geldi içinden, ama birden duraksadı. Geçmişi serbest bırakmak mı istemiyordu yoksa? Bir an tereddütle bekledikten sonra balonları sımsıkı tuttu ve hafifçe tebessüm etti. Geçmişi özlemek güzeldi belki, ama en azından bir kısmını bugüne taşımak daha da güzeldi.
Geçmişte miydi diye sorguladı kendini. Bugünü yaşamak bu kadar zor muydu? Balonların uçması geçmişi düşünmekten daha havalıydı. En son ne zaman bugüne ait olmuştu diye düşündü içinden sessiz sedasız.