Gerçek

Gerçeğin ne olduğu fikri aklına takılmıştı. Bu gece gerçeği sonla yani ölümle bağdaştırmıştı. Hayatın gerçeği ölüm, ölümün sebebi ise yaşanmışlıklar. Yani bunu bir döngü içerisinde düşünebiliriz. Birinin varlığı diğerini doğuruyor. İşin felsefi yanından çok verdiği hüznüyle ilgiliydi. Sevdiği birini ölüme yakıştırmak çok ama çok zordu. Ölümün estetikle ilgilendiği yok, bunun da farkındaydı . Hayatta uzun yıllar durmak ona yakın olmak saçmalığından da hoşlanmıyordu. Yaş kaç olursa olsun uğrayacak fikri üzüyordu. Henüz ortada bir durum yok ama ölüm fikrine alışmak bile çok zordu. Ha bir de gerçekleşirse işte o zaman her şey daha da çıkılmaz hâle gelir. İnsan zaten gerçeğe yakın durmaz, ondan kaçar. Kafası dolmuş bir düşünceyi kaldıramaz gibiydi. Düşününce içinden çıkamayacağı şeyleri tekrar tekrar düşünüyordu.

Ölecek olan birinin duygu durumunu düşündü. Belki arafının bilincindedir. Kimbilir ne çok hayali vardı yaşının farkına varmadan kurduğu. Planlarının arasında ölmek yoktur diye düşündü. Kırdığı kalplerden özür, sevdiği insanlara sarılmalar borçluydu. Çok çalışmış emek vermişti. Son zamanları ise soğuk bir hastane odası olacaktı. Düşününce ölümüne taksi tutacak çok kişi yoktur. Tutulsaydı daha sıcak olabilirdi.

Ardında kalanlar, üzgün veya mutlu olanlar, ne yapacaktı? Hayatın boğazında yumrusu olan ölüm kolayca kabullenecek  bir şey değildi. Belki de gidene daha kolaydır ölüm bunu ölmeden bilemeyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir